Bu proje, Siirt’te “Kasaplar Deresi” olarak bilinen Newala Qesaba’da yaşanan tarihî ve toplumsal olayların görünür kılınmasını, hakikatlerin açığa çıkarılmasını ve bu vesileyle adaletin tecellisine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Söz konusu bölgenin 1915 Ermeni Soykırımı’ndaki katliamlardan biri olarak kayıtlara geçmesi, ardından 1980’lerin sonlarında askeri operasyonlar sırasında hayatını kaybedenlerin ve gözaltında kaybedilenlerin gömülmesiyle gündeme gelmesi, burayı tarihsel açıdan kritik bir hafıza mekânı haline getirmektedir.
Siirt’te “Kasaplar Deresi” olarak bilinen Newala Qesaba, Ermeni Soykırımı’nın önemli katliam noktalarından biri olarak kayıtlara geçmektedir. Bölgenin 1915’teki soykırım sırasında Ermeni nüfusu için bir kıyım alanı olduğu ve o dönemde arazinin üçte ikisinin Ermenilere ait olduğu söylenmektedir.
Newala Qesaba, 1980’li yılların sonunda ise askeri operasyonlarda hayatını kaybedenlerin ve gözaltında kaybedilenlerin gömüldüğü yer olarak yeniden gündeme gelmiştir. Çatışma veya işkencelerde öldürülen kişiler, şehir merkezinde korku yaratmak amacıyla teşhir edildikten sonra, cenazeleri Siirt Belediyesi’ne teslim edilmiş ve görevliler tarafından Kasaplar Deresi’ndeki çöplüğe atılmıştır. Siirt Komando Alay Komutanlığı sınırları içerisinde kalan bölgedeki toplu mezarlarda yaklaşık 300 kişinin cenazesinin bulunduğu tahmin edilmektedir.
Bölgede 1989 yılında yapılan kazılarda 8 cenazeye ulaşılmıştır. Siirt Belediyesi’nin kepçeleriyle yürütülen bu çalışmalarda, yargısız infaz sonucu öldürüldüğü iddia edilen pek çok insanın kefen bezleri ve cenaze ritüellerine dair malzemeler bulunmuştur. Bu durum üzerine kayıp yakınları ve sivil toplum örgütleri, bölgede kapsamlı kazı çalışmaları yapılmasını talep etmiş; ancak başvuru ve davalar sonuçsuz kalmıştır. Çıkarılan cenazelerin ardından, bölge tellerle çevrilmiş ve uzun yıllar kapalı kalmıştır.
Aradan geçen 25 yılın sonunda (2013), bölgeye özel bir okul inşa edilmesi için yeniden kazı çalışmaları başlatılmıştır. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine proje iptal edilmiş; ancak 7 yıl sonra (2020) aynı alan için yeniden inşaat planları gündeme gelmiştir. Zamanla yapılaşmaya açılan ve çöplük haline getirilen dere yatağında önce duble yol yapılmış, ardından bir düğün salonu için imar izni verilmiş, sonrasında da toplu mezarların bulunduğu tahmin edilen bölgeye bir Polis Akademisi kurulmuştur. Bugün ise War Yapı adlı şirket tarafından, içerisine onlarca villa, 8 katlı binalar ve yüzme havuzu gibi yapıların bulunduğu yeni bir proje hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. İnşaat alanına satış ofisi kurulmuş ve çevresi demir bariyerlerle çevrilmiştir.

Bölgenin tarihsel ve toplumsal açıdan taşıdığı bu ağır yüke rağmen, hakikatlerin gün yüzüne çıkarılması, failler ile mağdurların yüzleşmesi ve adaletin tesis edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla hayata geçirilen “Newala Qeseba Hafızası Projesi” kapsamında, konuya yakından tanıklık eden gazeteci Günay Aslan, hak savunucusu Evin Çiçek ve Barış Yavuz ile görüşmeler yapılmıştır. Günay Aslan ve Barış Yavuz ile röportajlar kamera ve ses kaydı alınarak gerçekleştirilmiş, Evin Çiçek ile ise yazılı bir söyleşi yapılmıştır.
Projenin çıktılarından olan ve Türkçe ile İngilizce dillerinde hazırlanan belgesel “Navê min Newala Qesaba (Benim Adım Newala Qesaba)” adıyla tamamlanmıştır. Belgeselin sonunda Newala Qeseba’ya dair fotoğraflar eşliğinde müzik ve şiir kullanılmış, böylece tarihi hafızaya katkıda bulunmak ve adalet mücadelesine destek olmak hedeflenmiştir.