Projeler

Diyarbakır Etrafında Bağlar Var

Bu çalışma, zorunlu göç ve kentleşme dinamiklerinin kesişimini “zorunlu kentleşme” kavramı üzerinden ele alarak, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde zorla yerinden edilmenin sosyo-mekânsal etkilerini incelemektedir. Kürtlerin kentlerdeki dayanışma ve direniş ağlarını nasıl oluşturduğunu ortaya koyarken, devletin kentsel alanları kontrol altına alma çabalarıyla bu sürecin nasıl kesiştiğini analiz etmektedir. Çalışma, geleneksel kentleşme yaklaşımlarını sorgulayıp, Bağlar’ı yalnızca bir yoksulluk ve düzensizlik alanı olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi dönüşümlerin mekânsal bir yansıması olarak değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

Bu çalışmada zorunlu göç süreçleri ile kentleşme dinamiklerinin birbiriyle kesişmesi ve birbirini dönüştürmesi “zorunlu kentleşme” kavramıyla açıklanmaktadır. Çatışmalar, köy boşaltmaları ve diğer devlet politikalarının etkisiyle Kürtlerin yerleşim alanlarını terk etmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan Kürt zorunlu göçünde, kentin sosyal ve mekânsal yapısını şekillendiren zorunlu kentleşme, sadece fiziksel bir mekân değişikliğini değil, aynı zamanda bu süreçte yaşanan sosyal, ekonomik ve kültürel dönüşümleri de içermektedir. Bu bağlamda zorunlu kentleşme yerinden edilme kaynaklı kentleşmenin daha geniş etkilerini yansıtan mekânsal, siyasi ve sosyo-ekonomik bir olgu olarak ele alınmaktadır.

​​Türkiye’deki gecekondulaşma, arazinin metalaştırılması ve kâr odaklı kentsel dönüşüm gibi daha geniş kentleşme dinamikleriyle kesişmekle birlikte, Kürt bölgesindeki zorunlu kentleşme, ortaya çıktığı tarihsel ve coğrafi bağlama bağlı olarak özgün nitelikler sergiler. Diyarbakır’ın kentsel yapısı üzerindeki etkisi, ülkedeki diğer kent merkezleriyle kıyaslanamayacak ölçeği nedeniyle özellikle belirgindir. 

Bu çalışmada, Diyarbakır’ın yoğun yerleşim bölgelerinden biri olan Bağlar’da, bölge sakinleriyle yapılan sözlü tarih görüşmeleri ve arşiv çalışmalarına odaklanılarak, zorla yerinden edilmenin ve kentleşmenin kolektif deneyiminin izini sürmek ve belgelemek amaçlanmaktadır. Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı diğer benzer ilçeler gibi Bağlar da ya önemsenmemekte ya da çogunlukla kırdan kente göç, gecekondulaşma (enformel yerleşim) veya “çarpık kentleşme” gibi geleneksel merceklerle ele alınmaktadır.

Bu tür yaklaşımlar, bölgeyi bir kentsel tahribat ve başarısız planlama örneğine indirgeyerek Bağlar’ın katmanlı dokusunu düzleştirmekte ve bir dayanıklılık ve siyasi seferberlik alanı olarak rolünü silmektedir. Dahası, son yıllarda Bağlar’ı hedef alan devlet destekli “sıfırdan” yeniden geliştirme projelerinin temelini oluşturan kentsel dönüşüm anlayışını beslemektedirler. Bu araştırmada, Bağlar’ı bir karmaşıklık ve yoksulluk alanı olarak tasvir etmenin ötesine geçen alternatif bir anlayış sunarak, siyasi farklılıklarına rağmen hem hükümet hem de yerel yönetimler tarafından tercih edilen bir yaklaşım olan “sıfırdan” yeniden yapılanma yerine farklı kentsel iyileştirme yaklaşımlarının geliştirilmesine katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. Aynı zamanda, bu çalışmayla 1980’ler ve 1990’lar Türkiye’sindeki Kürt kentsel bağlamının özgün dinamiklerine ışık tutarak alandaki tartışmalara katkı sunmak hedeflenmektedir.

Bağlar’ı zorunlu kentleşme merceğinden araştırmak, Kürt meselesinin kentsel düzeyde nasıl yeniden üretildiğini de ortaya koyuyor. Zorunlu göç, Kürt kimliğinin kentsel alanda yeniden şekillendiği, dayanışma ve direniş ağlarının oluştuğu bir zemin oluşturmuştur. Ancak bu süreç, aynı zamanda devletin kentsel alanları denetim altına alma ve Kürt meselesini kontrol etme çabalarıyla da kesişmiştir. Bu bağlamda zorunlu kentleşme hem bir hayatta kalma stratejisi hem de bir toplumsal çatışma alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kavram, kentsel mekânı yalnızca bir yaşam alanı olarak değil, aynı zamanda iktidar ilişkilerinin, baskıcı politikaların ve direniş pratiklerinin maddi bir aracı ve somut bir sonucu olarak okumaya imkân tanır. 

Çalışmanın ölçeği sınırlı olmakla birlikte, çalışmada mevcut bakış açılarının eksikliklerine dikkat çekmek ve alternatif bir perspektif sunmak hedeflenmiştir. Araştırmamızın Bağlar’ın tarihine ve sosyo-kültürel dokusuna yönelik ilgiyi artırmasını ve daha geniş çaplı araştırmaların yapılmasına vesile olmasını umuyoruz.


Görüşülen Kişilerden Alıntılar...

"Ben lisedeyken elektrik yoktu. Bir saat geliyordu ve sonra 5 gün ya da 10 gün gitmiş oluyordu. Mumun önünde ders çalışırdım, berbattı. Hatta bir kere kardeşim ders çalışıyordu, mum bitti, masa yanıyordu... Ya da belki üç ay boyunca elektrik olmazdı. Sonunda insanlar bir araya geldi ve elektrik şirketine gitti. Mahallemizin her yerinde elektrik olduğunu hatırlıyorum; polis okulunda, memur lojmanlarında... Sadece bizim mahallemiz karanlıktaydı. Su da geç yapıldı, çok geç yapıldı. Bir gün oluyor, beş gün olmuyordu. Sonra su geldiğinde elektrik yoktu..."

Hasret, 42 yaşında, Şeyh Şamil

"Kiracıydık, tarla aldık. Ucuz olduğu için ev yaptık. Babam karayollarında çalışıyordu. Tek maaşla on kişiye bakıyordu. Yine tek maaşıyla o zamanki evimizi yaptı. İnşaatını biz ustaya yaptırdık. O zamanlar bir maaşla araba alıyordun. 2 katlıydı, 2 oda 1 salon. Plan falan yoktu. Önce bir katlı ev yapıyordun, sonra paran olunca bir kat daha yapıyordun. Biz de öyle yaptık. Ben 80’de evlendim. Kat çıktık. Bizim arsamız 105m²’ydi. 65’i ev, 40’ı bağdı. Kenan Evren döneminde bir evrak verildi. O zamanlar tek katlı evler birleşip apartman yaptırıyordu. Biz istemedik, ihtiyacımız da yoktu. Şimdi eski evimizde halam oturuyor. Kobani’den gelenler gittiler. Şimdi Suriye’den gelen Çingene’ler kaldı."

Galip, 69 yaşında, Fatih

"En özlediğim şey Körhat Parkı’nda Newroz alanımız vardı. Önce topraktı. O alan hep dolardı 94-95’e kadar. Sonra polis kovalardı. Yine gidiyoruz ama sokak araları kadar keyifli değil."

Ferhat, 44 yaşında, Fatih