Bu dijital mekân, 1930’da askeri bir operasyonun parçası olarak gerçekleştirilen, 44 köyün yok edildiği ve binlerce insanın yaşamını yitirdiği Zilan Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin anısını yaşatmak; bu trajedinin toplumsal bellekteki yerini güçlendirmek ve geçmişle yüzleşme için bir alan oluşturmak amacıyla tasarlanmıştır.
Geçmişle yüzleşme, çatışma çözümünde hakikatin ifade edilmesine alan açarken, anma pratiğinin ötesine geçen bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Bu çerçevede Zilan Katliamı Dijital Hafıza Mekânı, tarihsel şiddet ve travmanın yalnızca hatırlanmasını değil; aynı zamanda eleştirel biçimde tartışılmasını ve toplumsal dönüşüm süreçlerine katkı sağlamayı hedefleyen bir mekân olarak tasarlanmıştır. Bu dijital mekânı düzenleyen Ruken Ay Adın, hafızayı salt bireysel hatırlamadan ziyade, eleştirel düşünme, kolektif üretim ve diyalog aracılığıyla barış ve adalet tahayyülünü mümkün kılan bir araç olarak konumlandırmaktadır. Böylece geçmişin sessizliğini bozan bu dijital mekan, yüzleşme ve ortak üretim için bir platform oluşturarak ziyaretçileri hem kişisel hem de toplumsal düzeyde diyaloga davet etmektedir.
Çalışmanın merkezinde “Şiddetin hafızasına toplumsal cinsiyet perspektifinden nasıl bakılabilir?” sorusu yer almaktadır. Kadınların ve doğanın sözlü tarihteki yeri üzerine yürütülen araştırmalar, Zilan Katliamı bağlamında hakikat rejimlerinin yeniden inşa ettiği anlatılarla yüzleşmeyi zorunlu kılmıştır. Hakikatin sessizleştirildiği ve travmanın unutturulmaya çalışıldığı tarihsel bir bağlam içinde, dijital mekân bu sessizliği bozarak tartışma ve karşılaşma zeminleri yaratmayı amaçlamaktadır.
Zilan bölgesi, 17 yıl boyunca “memnu mıntıka” ilan edilmesinin ardından, insan ile doğanın koparıldığı bir belleksizlik alanına dönüşmüştür. Bu travmatik tarihin izini sürmek, yalnızca geçmişin karanlık gölgelerini aydınlatmakla kalmayıp sessizlikle hesaplaşmayı da gerektirir. Tarihsel, toplumsal ve politik açıdan zorlu olan bu süreç, alandaki araştırmacıların kıymetli çalışmalarına dayanmaktadır; onların katkıları bu projeye önemli bir kaynak teşkil etmiştir.
Zilan Katliamı Dijital Hafıza Mekânı, hafızayı yalnızca hatırlama pratiği olarak değil, geçmişin şiddetiyle yüzleşerek adalet ve barış yönelimli bir gelecek tahayyülüne katkı sunabilecek bir araç olarak ele almaktadır. Travmaları eleştirel bir bakışla değerlendiren müze, hakikati kolektif biçimde yeniden kurmayı hedefleyen bir yüzleşme platformu sunar.
Zilan’ın hafızası, geçmişte yaşananları inkâr etmek yerine onlarla yüzleşmenin toplumsal barış ve iyileşme açısından taşıdığı önemi hatırlatır. Kaybedilenlerin anısını yaşatmak, geçmişin izlerini silmeye çalışmak yerine, bu izlerden öğrenmeyi ve daha kapsayıcı bir toplumsal gelecek tasavvur etmeyi gerektirir.
Bu dijital mekân, ziyaretçilerine çok katmanlı bir hafıza arşivi sunar: “Katliamın Hikâyesi” bölümü 1930 Zilan Katliamı’nın askeri emir zincirini, gazetelerin manşetlerini ve farklı tarihçilerin ölüm sayısı tahminlerini bir arada verir; “Harita ve Bölge Analizi” etkileşimli haritalar üzerinden 60’tan fazla köyün yakılışını ve zorunlu göç rotalarını görselleştirir; “Belgeler ve Kaynaklar” başlığı altında TBMM tutanakları, dönemin gizli raporları ve tanık ifadeleri dijitalleştirilmiş olarak erişime açılır; “Kronolojik Akış” sekmesi 1914’ten 2012’ye uzanan siyasî kararları ve direnişleri yıl yıl izler; “Portreler” kısmı hem katliamdan sağ kurtulanların hem de askeri aktörlerin biyografileriyle yüzlere odaklanır; zengin görsel içeriğin yer aldığı “Galeri”de arşiv fotoğrafları, gazete kupürleri ve bombardıman haritaları bir arada sunulur; son olarak “Ziyaretçi Defteri” bölümü ziyaretçilerin duygu, düşünce ve çağrılarını kolektif hafızaya eklemelerine olanak tanır. Bu bütünsel yapı, sitenin yalnızca bilgi aktaran değil, diyalog ve yüzleşme daveti çıkaran bir bellek mekânı olarak işlediğini gösterir.