Bu proje kapsamında dört katılımcı, aileleri ve yakın çevrelerinde etsiz yöresel yemeklerin izini sürerek yemeğin yalnızca bir tarif değil, aynı zamanda kolektif hafızanın ve duyguların taşıyıcısı olduğunu keşfetti. Görüştükleri her kişinin aynı yemeğe dair farklı hikâyeler anlatması, mutfak kültürünün durağan değil, sürekli dönüşen bir yapı olduğunu gözler önüne serdi. Bu dinamik ilişkiyi kayıt altına almak amacıyla hayata geçirilen Göz Kararı blogu, tarifleri ve onların ardındaki anıları üç dilde paylaşarak yemek ve hafıza arasındaki bağları görünür kılmaktadır.
Bu proje kapsamında Akarsu, Burçin, Sidar ve Zeynep, kendi aileleri ve yakın çevrelerindeki etsiz yöresel yemeklerin izini sürerken, yalnızca bir tarif toplamaktan çok daha fazlasını amaçlamıştır. Araştırma süreci, yemeğin yalnızca malzemelerle sınırlı bir olgu olmadığını; anılar, duygular ve kolektif hafızayla iç içe geçmiş çok katmanlı bir anlatı taşıdığını ortaya koymuştur. Görüştükleri her birey, aynı yemeğe dair bambaşka hikâyeler anlatmış, farklı tatların ardında gizlenen kişisel ve toplumsal hafıza izlerini görünür kılmıştır. İşte tam da bu noktada, Göz Kararı adlı blog, yemek ve hafıza arasındaki bu dinamik ilişkiyi kayıt altına almak ve paylaşmak amacıyla hayata geçirilmiştir.
Öte yandan, mutfak kültürünün durağan değil, aksine sürekli dönüşen ve yeniden şekillenen bir yapı olduğunu görmek de araştırmacılar için heyecan verici bir keşif olmuştur. Herkesin aşina olduğu yemeklerin, farklı aile gelenekleri ve yerel mutfak pratikleri içinde nasıl yeniden yorumlandığını anlamak amacıyla yola çıkmış; ilk olarak kısır gibi ortak lezzetlerin farklı biçimlerde nasıl yaşatıldığını inceleyerek bu dönüşümün izlerini sürmüşlerdir.
Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri, gündelik yaşamda sıradan görünen yemeklerin aslında küçük dokunuşlarla büyük değişimlere uğrayarak kuşaklar boyunca aktarıldığı ve böylece hem bireysel hem de kültürel aidiyetin taşıyıcısı hâline geldiğidir. Yemek, yalnızca bir beslenme pratiği değil, aynı zamanda kimliklerin, anıların ve hikâyelerin şekillendiği yaşayan bir miras olarak varlığını sürdürmektedir.