Bu belgesel, 20 Temmuz 2015’te IŞİD’in Suruç’taki canlı bomba saldırısında yaşamını yitiren 33 gençten biri—İngilizce öğretmeni Süleyman Aksu—üzerinden, hem “Suruç Katliamı”nın hem de saldırı sonrasında devam eden hak ihlallerinin izini sürüyor.
Bu belgesel, 20 Temmuz 2015’te IŞİD’in Suruç’taki canlı bomba saldırısında yaşamını yitiren 33 gençten biri—İngilizce öğretmeni Süleyman Aksu—üzerinden, hem “Suruç Katliamı”nın hem de saldırı sonrasında devam eden hak ihlallerinin izini sürüyor. Aksu, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi yüzlerce gençle birlikte, IŞİD kuşatmasında harabeye dönen Kobani’yi yeniden inşa etmek amacıyla yola çıkmış; basın açıklaması yaptıkları Amara Kültür Merkezi bahçesinde gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybetmişti.
Belgeselin merkezinde, Aksu’nun Yüksekova’daki mezarının 2015’ten bu yana yedi kez tamamen tahrip edilmesi yer alıyor. Kamera, aile bireyleri ve arkadaşlarının her yıkımdan sonra mezarı yeniden inşa ederken karşılaştıkları sistematik baskıları, kolluk güçlerinin sözlü ve fiziksel engellemelerini ve kamu yetkililerinin sessizliğini ayrıntılı biçimde belgeliyor. Böylece, “ölünün hatırasına saygı” hakkının Kürt illerindeki politik şiddet ortamında nasıl ihlal edildiği somutlaştırılıyor.
![]() |
![]() |
Belgesel için, 2015-2024 yılları arasında güvenlik güçleri tarafından tahrip edildiği belgelenen mezarlıklara ilişkin kapsamlı bir saha ve arşiv araştırması yürütüldü. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve MEBYA-DER temsilcileri ile yapılan derinlemesine röportajlar, tahribat sonrası çekilen çarpıcı görüntüler ve dava dosyalarından elde edilen belgeler iç içe geçerek, mezar tahriplerinin hukuki ve toplumsal boyutlarını gözler önüne seriyor. Belgesel, bu insan hakları ihlallerini görünür kılarken, aynı zamanda Kürt coğrafyasında hatıraya, yas tutmaya ve mekânsal adalete yönelik mücadelenin etik-politik yükünü izleyiciye aktarıyor.