Mardin’in sınıra sıfır noktasındaki “Dirbesiyê” adlı yerleşim bölgesi, askeri-politik gelişmelerin etkisiyle değişip dönüşmek zorunda kalmıştır. Bunun en ironik örneklerinden biri de köydeki evlerin pencere demirlerinde sıklıkla kullanılan yıldız simgesinin siyasi bir sembol olduğu gerekçesiyle 1993 yılında “sakıncalı” bulunması ve pencerelerden sökülmesi için askeri kuvvetler tarafından köye baskınlar yapılmasıdır.
1993 yılının Mart ayında, dönemin Jandarma Birlik Komutanı Hasan Atilla Uğur ve yönetimindeki bir grup asker, Mardin-Kızıltepe’ye bağlı, o zamanlar kasaba statüsünde olup şu an mahalle olan, Suriye/Rojava sınırındaki "Dirbesiyê" isimli yerleşim bölgesindeki bir eve baskın düzenler.
Yakın tarihte, Hasan Atilla Uğur, 1992-1996 yılları arasında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 22 insanın keyfi infaz edilmesi ve zorla kaybedilmesiyle ilgili yürütülen davada sanık olarak yargılanır. Beş yıl süren ve 17 duruşma boyunca devam eden yargılamanın ardından, iddianamede adı geçen 9 şüpheliden biri olan Hasan Atilla Uğur ve diğer sanıklar hakkında beraat kararı verilir.
Baskının gerekçesi olarak, evdeki demir pencere korkuluklarında bulunan yıldız simgesinin PKK’yi temsil ettiği öne sürülür ve Hasan Atilla Uğur, pencerelerdeki yıldız simgelerinin derhal sökülmesini emreder. O gün yapılan baskında, yıldız simgesi tehdit unsuru olarak algılanır ve suç teşkil ettiği iddia edilerek sökülmesi istenir. Bunun üzerine, pencerelerdeki yıldız simgeleri sökülür ve demir korkuluklarda, yıldızın bulunduğu kısımlar içi boş bir çember şeklinde kalır.
Olayı yaşayanlar, 1970’li yılların sonlarında evin pencereleri yapılırken kaynak ustasının pencere demirlerine yıldız simgesini eklediğini ve çevredeki birçok evin penceresinde aynı simgenin bulunduğunu belirtmek isteseler de, baskı ve korku atmosferi nedeniyle herhangi bir itirazda bulunamadan yıldız simgelerini sökerler.
Bu çalışma, fark edilmeyen bir kültürel simgenin nasıl suç unsuru haline getirildiğini, bugün hâlâ birçok evin pencere ve kapılarında bulunan yıldız simgesinin o dönemde nasıl bir tehdit olarak değerlendirildiğini, bu olayı bizzat yaşayanların anlatımlarıyla ele almaktadır. Ayrıca, Suriye/Rojava sınırında bulunan Dirbesiyê’de yaşayanların hafızasında yer eden güzel dönemlerin ardından sınıra mayın döşenmesini, 1980 Darbesi sonrasında sınırın kapatılmasıyla birlikte bölge ekonomisinin kötüleşmesini ve son olarak Türkiye-Rojava çatışmalarının bölgeye etkilerine tanıklık ediyoruz.
Belgesel, 2025’te de festival yolculuğunu sürdürdü. 25 Nisan–3 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilen 14. Londra Kürt Film Festivali ile 27 Mayıs–4 Haziran 2025 tarihleri arasındaki 28. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nde gösterildi. Ayrıca, 10 Mart 2025’te düzenlenen 57. SİYAD Ödülleri’nde “En İyi Kısa Metraj Belgesel” kategorisinde aday gösterildi.